Dec 29, 2010
idari meseleler
2010 out 2011 in
Nov 22, 2010
Nov 15, 2010
a part from the Joke, book of Milan Kundera.
Oct 10, 2010
belgelerim var.
bu fotoğrafta da gördüğünüz gibi balak ve miss piggy'den önceki ekibim bu şekildeydi. gelin görün ki yamuk yaptılar. neymiş trooperlar yarı robotmuş.. bende "olmaz olsun sizin arkadaşlığınız!" dedim, bastım geldim ankara'ya gerisini az çok biliyorsunuz.
ps: farkına varmayanlar için açıklama yapmak istedim: Çalıştıkça yaratıcılığım artıyor.
Sep 15, 2010
when in rome.
burası bomboş kalmış yahu!neler oluyor gençler,tatil rehaveti üstümüzde olsa gerek.
Aug 12, 2010
Aug 9, 2010
Jul 22, 2010
it's dare!
Jun 15, 2010
we seem to find comfort in categories and peace in placement. the world moves quickly around us. there are so many variables, and unanswered questions. who? what? when? and more importantly why? we feel like we constantly need to pick a side and stick with it...whether it be politically, socially, or artistically. despite the fact that our outlooks and philosophies are ever changing with each passing day. I have struggled with this often through the years. taking one facet of myself, both personally and creatively, and holding onto it so tightly, until there was nothing but ash in my hand. who would i be without a definite description? a tangible tag line? the weight of one question can be enough to make a back break. i picked up the phone and called an old friend.
"this is how i am feeling...and i don't exactly know what to do with it"
"come visit me" she said "and we will figure it out together"
i packed my bags. three pairs of pants. two shirts. and one old notebook that i had yet to press a pen to. i kissed ella on the cheek and said. "i will see you when it's sorted." for two days we sat in silence on that beach and listened to the waves. foolishly, i waited for an answer to wash up on to the shore. but by my sandy feet there was only an old rusty bottle cap to speak of. this was of no surprise to me.
"nothing is easy" i thought.
"yes" she said aloud, "everything is possible!"
i looked at her. as deep into her big eyes as i could stand. it was such a simple four word statement. yet, it sat inside me with the strength of dynamite. little explosions started going off in my head that got bigger and bigger and bigger. with my lips slightly moving to the beat of the moment, i kept repeating her words over and over to myself...
"yes...everything is possible, yes...everything is possible, yes...everything is possible."
she sat back on her elbows and stretched out in the sun.
"you know" she said. "the thing with you, is that you somehow managed to take a tiny percent of yourself, the smallest fraction, and turn it into your only equation. in this life, there are so many sides to everything. and that includes you. you have so many things waiting to come out...and yet you insist on building from only one part of yourself. you wouldn't point to your pinky and say this is my entire body. just like you wouldn't look at one branch and declare that this is a tree. but if you add all of the little puzzle pieces together, it makes up one entire picture. but right now, how you live, and how you create, you are just a little torn corner of a photograph. and i know deep inside you, even more so than me, you are dying to see what's in the rest of the frame"
she continued....
"a single hand can write several stories. you have made your point. You have said everything you can about it. lay that old character aside for a minute and allow yourself to make some new ones. put them in films, paintings, poems or songs. give them different names if you like...they can be heroes or villains, it doesn't matter. but what does matter is that all of them together, standing side by side, will make up one thing as a whole...and that's you. be brand new, let yourself have the innocence of a kid again. have it be your call to arms...make a revival out of it."
i reached into my bag and pulled out my crumpled, empty notebook. she handed me a pen that was resting in secret behind her ear that suggested she knew all along that this is where the story would begin . i scribbled out four words of my own...
"THE NEW KID REVIVAL"
she looked at the smudged ink, gently smiled and said...
"i guess you're ready to go home now."
Jun 14, 2010
Jun 9, 2010
Jun 3, 2010
May 26, 2010
olley.
May 23, 2010
the dugu returns.
May 19, 2010
frida kahlo.
dün gece yine izledim Frida'nın hayatını anlatan kendi adını taşıyan filmini. Dvd'yi zamanında iyiki almışım, artık ezberlediğim repliklerinin bir de ispanyolca falan izliyorum zevkten dört köşe oluyorum.sonrasında da en başarılı soundtrack albümlerinden olan -bence- albümünü de dinledim.oh.bu kadın nedense paramparça hayatındaki duruşu ve yaptıklarıyla her daim büyülüyor beni,hele ki o Salma Hayek'in film boyunca gerçek bir Frida oluşu insanın içine işlemiyor değil.
May 15, 2010
May 14, 2010
13 may 2010
May 10, 2010
nolluuuoooo!
May 8, 2010
merve'nin dövmesi.
Apr 24, 2010
we luv web-cam
Apr 18, 2010
biraz kızıp çıkıcam.
yaparım bilirsin.
Apr 6, 2010
spic
nihah sen Londra turuna başlamışken ve dolayısıyla blogumuzla ilgilenemezken, ben memlekette keşfettiğim yine yeni yeniden bir lezzetle ve sadece sen mağrur gurbetçimiz Dugu için bu postu yazmaktayım. Sen bunu okurken ise ben muhtemelen tüm paketi bitirmiş olacağım. çünkü bu çok kıtır pek çıtır böyle tam senin sevdiğin şeylerden bi şey. şöyle ki, doritos bi yarışma yapmış ve insanlardan gelen 3 adet farklı lezzet önerisini piyasaya sürmüş; haydari, zeytin-kekik ve gavurdağı (bu ne menem bişiy hiç bilmiyorum) olmak üzere 3 yeni tat raflarda.
ben bugün gördüm markette ve muhtemelen normalde de cipsle yoğurt sevdiğimden mütevellit haydariliye gitti elim. pek çok beğendim kendisini, aferin koçlarıma güzel yapmışlar. sırada zeytin-kekik var ama o gavurdağlı ne idüğü baya belirsiz geldi bana, sıra ona hiç gelecek mi bilmem. umarım sen dönene kadar raflardan kaldırmazlar da birlikte deneriz, critosu ketçaba banarak yiyişini özlediğim!
böyle haberler istiyorum dedin ben de piyasa araştırmasına vurdum kendimi, büyükşehir belediyesi çalışıyor gördüğün gibi. artık oylarınızı esirgemezsiniz :blink blink:
postuma son verirken pembe yanaklarını sıkmayı bir borç bilirim.
Apr 4, 2010
candy.
heath ledger ve abbie cornish'in biraraya gelerek oyunculuklarını en harika biçimde sergilemeye and içtikleri 2006 yapımı bir film "candy".
Apr 3, 2010
na(aaaaa)ys!
Mar 30, 2010
growing trees
yayınlaması benden uygulaması sizden,
haydi göreyim sizleri aslan parçalarım!
Mar 28, 2010
haberler.
Mar 25, 2010
Mar 21, 2010
Mar 14, 2010
Mar 13, 2010
üstelik tamı tamına %40 çikolata içeriyor. sen orada junk food'un kralını yerken biz de bu garibanlarla avunuyoruz. evet, kayda değer başka gelişme olursa yine sana bağlanacağız. şimdilik böyle pek intense gelişmeler var sadece.
şşşşt bak bi! çekinme söyle yollayalım sana yurttan tatlar, sucuk kaymak bal pekmez pestil falan... bilirim canın her gece çekeyazar nihhahah
kırmızı yanaklarını özlediğim.
Mar 8, 2010
tuvalet kağıdı.vol 2.
Mar 7, 2010
bakınız.
tuvalet kağıdı.
Mar 2, 2010
Feb 28, 2010
sanatçı tanıtımı
iyi seyirler
Feb 24, 2010
alın size memleketimizdeki genç tasarımcı, fotoşipşakçı, stilci, müzikçi röportajlarını, yarışma ve sergi duyurularını derleyen "naaaays" dediğim bir online dergi:
whatever works.
Feb 22, 2010
bana bunlarla gel*
*schlotzky's (cepa) newyork cheesecake
Feb 19, 2010
bayıldım yahu!
ha birde bu hoşuma gitti daha çok daha çok diyorsanız:
wefindwildness
severek izliyorum ben şahsen.
Feb 18, 2010
herkes duysun! mağdurum ben!
yeniden söylüyorum bu bana yapılmamalıydı!
olay şöle vuku buldu: şimdi ben bir exchange öğrenci olarak ilk gün studyo'ya gittim. sonrasında bana masa falan ayarlandı. iki ayrı ama aynı içerikli studyodan şansıma soğuk olanda masam tahsis edildi. bende bir hafta sonunda, soğuk studyoda yapamayacağıma kanaat getirip diğer studyodaki kızlara gidip durumumu izah ettim. onlarda "oh no, come come, very welcome, of course u can move here" gibi kelime öbeklerini bol ingiliz aksanlarıyla bana sıcak atolyede yer ayarladılar. yeni masamın yeni sandalyesine otuduğumda yanaklarım kızarmış, keyfim yerine gelmişti. sonunda kavuştuğum iç huzurla odama geri döndüm. hafta sonunu bu mutlulukla, içimde güller aça aça geçirdim.
ama o da ne?? pazartesi bir de gittim ne table kalmış ne de chair!! "ow what the hell is going on? bloody hell" dedim içimden. ama olanı biteni sorabileceğim bi allahın kulu yoktu o sözde "sıcak" studyoda. bende bir hışımla eşyalarımı alıp diğer soğuk studyoya döndüm. ordaki herkes döndüğüme sevindi. ama bu bloody hell sinirimi geçirmedi.
şimdi soğuk studyo eskisi kadar soğuk değil sanırım. ama bu bana yapılmamalıydı.
mağdurum ben!
Feb 17, 2010
hoşlanma.
Feb 16, 2010
orange county
oc'yi ilk izlediğim anı çok iyi hatırlıyorum.
çocuğum olunca kesinlikle ona the OC izleticeğim.
bu kültürü oda tatmalı.
ve dönemin abidik gubidik şarkılarını değil,
death cab for cutie,
tabi bir de brody var.